Mustafa Günay
"Varlık ve
Zaman"Heidegger, Dilthey 'ın "yaşama"
kavramının yerine "varoluş"u
getirir. Varoluş, tasarlanan,
teorik akıl yoluyla kavranabilen bir şey değildir. O, insanın sahip olduğu
tüm olanakların dışlaşmasıdır. Öyle ki, insan
aslında evreni değil, bizzat kendi olanaklarını ve ürünlerini yorumlamakta ve
anlamaktadır. Yani anlama,
insanın düşünsel bir yetisi değil, insan varoluşunun temel hareketidir. O,
anlamayı, hermeneutik'i, artık Dilthey 'da olduğu gibi bir yöntem olarak da görmez ve onu
bir yöntem olmaktan da çıkarıp, insanın varlık tarzı, dış dünyaya açılma
biçimi olarak konumlar. İnsan Heidegger 'e göre, evreni
değil, kendi tarihi içinde kendini anlamaktadır; kısacası, insan
hermeneutik yapmaktadır. Böylece Heidegger 'de hermeneutik, insan varoluşun bizzat kendisini
anlama biçimi olur. Bize anlama yoluyla açık olan şey, bizden bağımsız olduğu
sanılan bir evren değildir. Varlık, her şeyden
önce, bize, dilde açılan bir tarihtir. Onu anlamak, "bizi saran her şeyi
anlamaktır". Ama bizi saran, yani içinde yer aldığımız bu
"her şey"i nasıl bütünüyle anlayabiliriz ki? Heidegger , bu
konuda ancak dogmatik bir tutumla, bizi saran her şeyi anlayabileceğimizi
kabul etmemiz gerektiğini, bundan başka bir çare bulunmadığını belirtir"
(Özlem 2001: s. 247).
Heidegger 'in
felsefe çalışmalarının başlıca ilgi odağını "varlık"
sorusu oluşturıır. O, hem Husserl hem de Dilthey 'dan aldığı etkilerle, fenomenolojiden
hermeneutiğe yönelmiş ve "ontolojik
hermeneutik" adı verilen bir yaklaşım ortaya koymuştur.
"Heidegger 'in varoluşu Dasein
çözümlemesi temelinde ve bunun metafızik açıdan içerdiği birçok yeni
perspektifle birlikte, insan bilimlerinde hermeneutik de tümüyle yeni bir
ışık altında görünmeye başlar. Heidegger bir yanda varoluş sorununu bütün
geleneksel metafıziklerin çok ötesine geçen bir biçimde canlandırırken bir
yandan da tarihselciliğin klasik aporilerinin karşısına yepyeni bir olanak
çıkarır: Onun anlama kavramı aynı zamanda ontolojik bir ağırlık da taşımaktadır.
Dilthey 'dan
yola çıkan Heidegger , anlamanın varoluşsal bir olay olduğuna ilişkin
radikal bir ontolojik düşünce geliştirir ve anlamanın her türünü bir tasarım,
bir proje olarak açıklar" (Gadamer 1990: s. 95).
Heidegger'in varoluş felsefesinin hermeneutiğe kazandırdığı
en önemli yönün, onun ön-anlama
kavramında yattığını belirten Georg Misch
'e göre, "Heidegger Dilthey'ın düşüncelerini kendi varoluş felsefesinin
fenomenolojik yönden temellendirilmesinde esas almış, bunu da hermeneutik
problemini felsefi bir radikalizasyon içinde ele almak suretiyle yapmıştır. Heidegger bir
"olagelme" (Faktizitaet) hermeneutiği" kurmuş ve bununla, Husserl 'in fenomenolojik öz ontolojisine karşı "varlığın
öndüşünsel olmayışı"nı açımlama gibi paradoksal bir görev
formüle etmiştir. Buna göre Varlık kendini
"anlar" ve kendini imkânlar alanına atılmışlığı içinde yorumlar.
Varolmak anlamak demektir. Burada hermeneutiğin fenomenlere yönelik araçsal
yöntem anlayışı, ontolojik yöntem anlayışına geri dönmek zorunda olduğu
noktaya ulaşır. Anlama artık burada insanî düşünmenin sahip olduğu diğer
düşünme tavırları arasında bir tavır değildir; tersine o insan varoluşunun
temel hareketliliğidir" (Gadamer 1995: s. 19).
Anlamanın varoluşsal bir olay olduğuna
ilişkin radikal bir ontolojik düşünce geliştiren ve anlamanın her türünü bir
tasarım, bir proje olarak açıklayan Heidegger'in
görüşlerinin, geleneksel hermeneutik için meydan okuyucu bir nitelik taşıdığı
saptanabilir. "Almanca'da verstehen
(anlamak) fıilinin iki anlamı vardır: Birincisi, örneğin,
"Bir şeyin anlamını anlıyorum" dediğimizde ortaya çıkan anlamdır.
Ama bu, aynı zamanda "bir şey hakkında bilgi ya da uzmanlık sahibi
olmak" gibi ikinci bir anlama da gelebilir.(...) Her iki durumda da bir
bilme eylemi, "bir şey hakkında bilgi sahibi olmak", "bir
şeyle nasıl uğraşılacağını bilmek" söz konusudur. Bir metni "anlayanlar" , bir anlama çabasıyla
kendilerini aşmakla kalmazlar; anlama yoluyla yeni bir zihin özgürlüğü de
kazanmış olurlar. Bu da çok sayıda yeni olanaklar elde etmek
demektir" (Gadamer 1990:. s. 95). Burada Heidegger'in,
esas olarak geleceğe yönelik olan insan varoluşuna dayandırılan bir tarih
bilincinin yapısı sorununu ontolojik bir değerlendirmeyle ele alması söz
konusudur.
Doğu Batı - 3Aylık Düşünce
Dergisi-Yeni Düşünce Hareketleri Özel Sayı-Felsefe Sanat Kültür
Yayınlar-Mayıs-Temmuz 2002
|
Akımlar
- Felsefi "izm"ler
- Sofizm
- Stoacılık
- Kuşkuculuk
- İdealizm
- Yeni Platonculuk
- İnsancılık (Hümanizm)
- Usçuluk
- Deneycilik
- Eleştiricilik (Kritisizm)
- Materyalizm
- Liberalizm
- Hiççilik (Nihilizm)
- Sosyalizm
- Marksizm
- Olguculuk (Pozitivizm)
- Postpozitivizm
- Pragmatizm
- Fenomenoloji (Görüngübilim)
- Yeni Kantçılık
- Mantıkçı Pozitivizm
- Yeni Hegelcilik
- Yapısalcılık
- Çözümleyici Felsefe
- Varoluşçuluk
- Yorumbilgisi (Hermeneutik)
- Frankfurt Okulu
- Feminizm
- Postyapısalcılık
Heidegger ve Ontolojik Varoluşçu Hermeneutik
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder