Mustafa Günay
İlk kez Schleiermacher,
F. Shlegel 'in etkisiyle,
hermeneutiği evrensel bir anlama ve açımlama öğretisi hâline getirmeyi
denemiş ve onu tüm dogmatik ve vesileci yönlerinden çözmeye gayret etmiştir. Böylece
hermeneutikte metnin esas alınan normatif anlamı arka plana çekilmiştir.
Anlama, metnin dehâlar-arasılık temelinde "üretken tekrar"ıdır.
Böylece Schleiermacher bir metafızik
kavrayıştan hareketle, yaşamanın tekilleştirici bir ilgi ile anlaşılması gerektiğini
savunmuştur. Bu öğretide dil'in rolü ön plana çıkmış ve yazılı esere bağımlı
kalan fılolojik yorumlamanın sınırları aşılmak istenmiştir. Schleiermacher 'in hermeneutiği, konuşma,
insanların birbirini anlaması zemininde temellendirmesi, hermeneutiğe yeni
bir derinlik kazandırmıştır. Öyle ki bu arada bir tin bilimleri sisteminin
dayanması gereken temeller de ortaya konulmuş oluyordu. Artık hermeneutik, tüm tarihsel bilimlerin
temellerinde yatan zemindi; sadece teolojinin değil. O ana kadar teologlar
ve fılologlar, hermeneutiği, sadece metnin dogmatik anlamını ortaya çıkarmada
araç olarak kullanıyordu. Oysa Schleiermacher
'le birlikte tarihselcilik 'e giden
yol açılmıştı (Gadamer 1995: s.14=15). Felsefi hermeneutiği ilk kez İncil
yorumunda ortaya koymuş olan "Schleiermacher için bir anlam verme sanatı
olarak hermeneutik'in başvurduğu anlama
yöntemi, evrensel bir yöntem olarak, tüm tinsel yaratılan, düşünce
ürünlerini, bu yaratı ve ürünleri onların yapıcıları ile özdeşleştirerek ve
bu arada kendimizi de onlarla özdeşleştirerek yeniden zihnimizde kurma
yöntemidir. Bu yöntemle ele alınacak olan yazılı metinler, aslındâ dilsel
ürünlerdir ve dil, bireyin olduğu kadar, toplumun da evreni anlamlandırma
ortamıdır. Yani birey de, toplum da, her
tarihsel çağda, sözcüklere yüklenen ortak anlamlar aracılığıyla evreni
kavrarlar. Öyle ki, dil bu hâliyle anlamların taşıyıcısıdır. Böyle olduğu
içindir ki, dil aynı zamanda her tarihsel çağda insanların evreni nasıl
kavradıklarını hermeneutik yoldan yorumlamamızı sağlayan ortam olarak,
tarihin de taşıyıcısıdır. Öyle ki, "Her tarihsel yapıt belli
bir tarihtir" (Özlem 2001: s.246). Hermeneutik Schleiermacher için dilin bulunduğu her yerde
söz konusu olan bir anlama sanatıdır. Hermeneutik hem tek tek dil bağlamları
hem de bütün olarak dil'e değin bir anlama sanatı diye düşünülebilir. Bu
bakımdan "anlama sanatı olarak Hermeneutik bir başına değil, pek çok
özel Hermeneutik ile vardır".
Schleiermacher tek tek Hermeneutikler yanında
onların hepsinin yasallığına ilişkin bir genel hermeneutik'in gerektiğini
savunur. Ne var ki, "Genel hermeneutik'in sınırlarını çizmek
zordur". Burada yapılacak en önemli iş hermeneutik'in yasallığının
bulunup belirlenmesidir" (Erde li 1991: s.266-267). Hermeneutik, Schleiermacher 'e kadar, en iyi hâliyle; bir
genel geçer açımlama sanatına ulaşmak amacıyla tekil kuralların bir araya
getirilmesiyle inşâ edilmiş bir kurallar binasıydı. Bu bina,
gramatik/dilbilimsel, tarihsel, estetik/retorik ve nesnel/olgusal açımlama
tarzlarının açımlama süreci içinde birlikte etkili oldukları işlevleri
barındırıyordu. Ve hermeneutik, yüzyılların fılolojik virtüözlüğündan
çıkmıştı ve artık bu işlevlerin kendilerine dayandığı kuralların da bilgisi
olmuştu. Schleiermacher bu kuralların arkasına, anlamın analizine, anlamayla
amaçlanan bilginin kendisine yöneldi; ve o genel geçer açımlamanın, onun
yardımcı araçlarının, sınırlarının ve kurallarının imkanını , anlamanın özüne
ilişkin bu bilgiden türetti. Fakat o anlamayı, sadece yazılı eserler üretme
süreciyle kendisinin kurduğu canlı ilişki içinde, bir yenidenkurma,
yeniden-konstrükte etme olarak analiz edebilirdi. O, yaşamayı etkileyen bir
yazılı eserin meydana çıktığı yaratma sürecini kendinde hissetmeyi, sezmeyi
ve kavramayı, şu diğer sürecin bilgisi için, yani bir eserin bütününü yazılı
işaretlerden ve yaratıcının niyet ve düşünce tarzından hareketle anlamak
istediğimiz diğer sürecin bilgisi için gerekli koşul saydı (Dilthey 1999:
s.101-102). Bilindiği gibi, Schleiermacher
, "metin yorumunun bütün-parça ilişkisine dayanarak yapılmasını
öneriyordu. Her metin parçalardan oluşmuş bir bütündür; parçadan yola çıkarak
bütünü anlamak gerekir. Fakat aynı anda parçayı anlamak için de bütünden
hareket etmek gerekir. Schleiermacher parça ile bütün arasındaki bu
karşılıklı gidip gelmeye "yorumsal
döngü" adını veriyordu. İlk döneminde Dilthey, metin
incelemesine ilişkin bu hermeneutik yöntemi, yaşamayı, tarihi anlamak için de
bir model olarak önermiştir" (Özlem 1994b: s.197).
Doğu Batı 3Aylık Düşünce
Dergisi-Yeni Düşünce Hareketleri Özel Sayı-Felsefe Sanat Kültür
Yayınlar-Mayıs-Temmuz 2002
|
Akımlar
- Felsefi "izm"ler
- Sofizm
- Stoacılık
- Kuşkuculuk
- İdealizm
- Yeni Platonculuk
- İnsancılık (Hümanizm)
- Usçuluk
- Deneycilik
- Eleştiricilik (Kritisizm)
- Materyalizm
- Liberalizm
- Hiççilik (Nihilizm)
- Sosyalizm
- Marksizm
- Olguculuk (Pozitivizm)
- Postpozitivizm
- Pragmatizm
- Fenomenoloji (Görüngübilim)
- Yeni Kantçılık
- Mantıkçı Pozitivizm
- Yeni Hegelcilik
- Yapısalcılık
- Çözümleyici Felsefe
- Varoluşçuluk
- Yorumbilgisi (Hermeneutik)
- Frankfurt Okulu
- Feminizm
- Postyapısalcılık
Schleiermacher ve Romantik Yorumlama
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder